Hamilelikte Yaşadığım İlginç Bir Sağlık Sorunu: Gerçek Bir Hikâye
Hamilelik dediğin şey… İnsan hep dışarıdan pembe hayallerle bakıyor. İşte karnın büyür, bebeğin tekmeler, etrafındakiler sana “ışıldıyorsun” der. Evet, öyle anlar da var ama benim hikâyem tam öyle değildi. Çünkü hamileliğimin ortasında öyle bir şey yaşadım ki… Gece yarısı uykularımı bölen, beni delirtecek kadar çaresiz bırakan, ama aynı zamanda bana anneliğin ne kadar zorlu ve mucizevi olduğunu hatırlatan bir dönem. Şimdi dönüp bakınca hâlâ içim ürperiyor.
Başlangıçta Her Şey Normaldi
İlk testte o iki çizgiyi gördüğüm anı unutmuyorum. Ellerim titredi, ağzım kurudu, gözlerim doldu. Sanki o an dünya durdu. Doktora gittiğimde kalp atışını duyunca zaten bitti, içimden “tamam, artık ben başka biriyim” dedim. İlk aylarda biraz mide bulantısı, biraz halsizlik… Ama herkesin dediği gibi “normal şeyler.” Zaten sabredersin, geçer. Geçti de. İkinci trimester başlamıştı, “oh” dedim, artık rahatım. Ama o rahatlık çok kısa sürdü.
Gece Yarısı Kabusu
Bir gece… Saat üç falan. Uykumun en derin yerinde bir kaşıntıyla uyandım. Bacaklarım yanıyormuş gibi. Önce önemsemedim, kalktım su tuttum. Yatarken ayağımı yorgana sürttüm, belki geçer dedim. Ama yok. Kaşıdıkça artıyor. Sabahı zor ettim. Ertesi gün geçti gibi oldu, “tamamdır” dedim. Ama gece olunca yine aynı, bu kez ellerimde. Avuç içim, ayak tabanım… Sanki derimin altından birileri iğneyle dürtüyor. Çıldıracak gibi oldum. Gece boyunca buz torbasıyla ayaklarımı soğuttum, öyle biraz rahatladım. Ama uyumak? Yok. Gözlerim kan çanağına dönmüştü.
Doktorun İlk Tepkisi
Dayanamadım, doktora gittim. Anlattım: “Gece uyutmuyor, ellerim ayaklarım yanıyor sanki.” Doktor baktı, çok da umursamadı: “Hamilelikte olur, cilt hassaslaşır, atopik reaksiyonlar normal. Krem sür, nemlendir.” İçim rahatlamadı ama sustum. Eve geldim, krem sürdüm, ama aynı tas aynı hamam. Her gece aynı çile. Gündüzleri hiçbir şeyim yok. Sanki lanet gibi, gece olduğunda çıkıyor. İçimden bir ses bağırıyordu: “Bu normal değil!”
Kaşıntının Azraili
Bir hafta böyle geçti. Kaşıntı öyle bir noktaya geldi ki ağlayarak uyandığım oldu. Eşim yanımda perişan… O da benimle beraber uykusuz. Bir gece ellerimle ayaklarımı kaşırken göz göze geldik. “Sen böyle dayanamıyorsun, bu işte bir terslik var” dedi. Ertesi sabah yine doktora gittim. Bu kez kan tahlili istedi. İçimden “hadi inşallah bir şey çıkar” dedim çünkü insan bazen hastalığının adını bilmek bile istiyor, sırf yalnız olmadığını hissetmek için.
Teşhis: İntrahepatik Kolestaz
Sonuçlar geldiğinde doktor ciddileşti. Safra asitlerim çok yüksek çıkmıştı. “Hamileliğe bağlı kolestazın var” dedi. İlk kez duydum. Öylece kaldım. Doktor anlatmaya başladı: “Karaciğerin safrayı gerektiği gibi atamıyor, kana karışıyor, bu da özellikle gece kaşıntısı yapıyor.” O an beynimden vurulmuşa döndüm. Bebeğe zarar verebilir dediğinde kalbim sıkıştı. Zaten annelik dediğin şey başlı başına panik, üstüne bir de böyle bir teşhis… Dünya başıma yıkıldı sandım.
Psikolojik Çöküş
O günden sonra hayatım değişti. Gece uyuyamıyor, gündüz internette deli gibi araştırıyordum. Forumlarda kadınların hikâyelerini okudukça daha da panik oluyordum: “Bebeğim erken geldi”, “son anda sezaryene alındım”… Hepsi korkutucu. Ama bir yandan da yalnız olmadığımı bilmek tuhaf şekilde rahatlatıyordu. Yani ben de o kadınlardan biriydim artık, kaşıntılarıyla boğuşan, dua eden, her sabah kan tahlili sonucu bekleyen bir kadın.
Takip ve İlaç Süreci
Doktor bana ilaç verdi. Her hafta kan veriyor, NST’ye giriyordum. Hastaneye giderken ellerim titriyordu. Her seferinde “ya bu kez değerlerim artarsa” korkusuyla. Bazen iyi çıkıyordu, bazen sınırda. Doktorum hep sakinleştirmeye çalışıyordu ama ben rahat edemiyordum. Çünkü içimde küçücük bir can vardı, ona zarar gelsin istemiyordum. Geceleri kaşıntıyla ağlarken ellerimi karnıma koyup “sen iyi ol yeter” diyordum.
Eşimle Savaş Ortaklığı
Eşim olmasa o dönemi atlatamazdım. Geceleri uykusuz kalıyor, bana buz hazırlıyordu. Hatta bir gece dolabı açıp tüm buz kalıplarını küçük torbalara doldurmuş, yanıma koymuştu. “Gece kalkınca uğraşma” dedi. O an gözlerimden yaşlar boşaldı. Çünkü en zoru yalnız hissetmekti. Ve ben yalnız değildim.
Doğuma Doğru
Doktorum 38. haftada sezaryene karar verdi. “Riski almayalım” dedi. İçimde korku, sevinç, panik… Her şey bir aradaydı. Doğum günü geldiğinde ellerim titriyordu. Ameliyathaneye girerken tek düşündüğüm şey: “Yeter ki oğlum sağlıklı olsun.” Ve öyle oldu. O ağlama sesini duyduğum an dünyam değişti. Gözyaşlarım sel oldu. Yaşadığım tüm kaşıntılar, tüm uykusuz geceler o anda yok oldu.
Doğum Sonrası Mucize
En inanılmaz olanı ise şu: doğumdan birkaç gün sonra kaşıntılarım tamamen bitti. Sanki hiç olmamış gibiydi. O kadar ay boyunca bana işkence eden şey, bir anda yok oldu. Doktor “zaten doğumdan sonra düzelir” demişti ama insan inanmakta zorlanıyor. Meğer gerçekten de öyleymiş. Ve o an şunu anladım: bu hastalık bana bir ömür gibi gelmişti ama aslında gelip geçici bir süreçti.
Çıkardığım Dersler
Bu süreç bana çok şey öğretti. Öncelikle hiçbir şikâyeti küçümsememek gerektiğini. O ilk gece kalkıp doktora gitmeseydim belki daha kötü olurdu. İkinci olarak, annelik içgüdüsüne güvenmeyi. Ben bunun normal olmadığını hissetmiştim. Üçüncü olarak da sabrı. Çünkü hamilelik, sabırla yürüyen bir yol. Ve yanında destek varsa, eşin, ailen… Daha güçlü yürüyorsun.
Son Söz
Hamilelik kolay değil. Hele benim gibi beklenmedik bir sağlık sorunuyla karşılaşırsan daha da zor. Ama şunu söyleyeyim: bu süreç geçiyor. O bebeği kucağına aldığında tüm yaşadıkların arka planda kalıyor. Benim hikâyem “hamilelik kolestazı” üzerineydi, ama biliyorum ki her annenin kendi zorluğu, kendi mücadelesi var. Belki şu an bu satırları okuyan biri gece kaşıntılarıyla boğuşuyordur. Eğer öyleyse, yalnız olmadığını bil. Sabırla ve doktor kontrolünde atlatılıyor. Ve sonunda öyle bir mutluluk geliyor ki… tüm o geceler bir rüya gibi kalıyor.