Burun Estetiği Ameliyat günü sabahı hissettiklerim
Burun Estetiği sürecimin en unutulmaz günü kesinlikle ameliyat sabahıydı. O günü düşündüğümde hâlâ mideme bir sıkışma geliyor. Çünkü aylarca araştırdım, düşündüm, ailemi ikna ettim, tahlillerimi yaptırdım… Ama işte o sabah geldiğinde her şey çok daha gerçekti. Önceki gün gece doğru düzgün uyuyamadım. Yatakta dönüp durdum. “Acaba doğru mu yapıyorum? Ya kötü olursa? Ya kalkamazsam?” gibi yüzlerce soru beynimde dönüp durdu. Uykum olsa bile gözlerimi kapatamıyordum. O yüzden sabah olduğunda çoktan yorgundum.
Sabah erkenden kalktım. Aç karnına gitmem gerekiyordu, o yüzden kahvaltı yapamadım. Zaten midem de heyecandan kazınıyordu, bir şey yesem de durmazdı herhalde. Annem erkenden kalkmıştı, gözlerinde endişe vardı. Bana belli etmemeye çalışsa da “kızım korkmuyor musun” dedi. O an “korkmuyorum” dedim ama aslında yüreğim ağzımdaydı. Babam daha sakindi, “hayırlısıyla gidip geleceksin” dedi. Annemin duasıyla evden çıktım.
Hastaneye giderken yol bana çok uzun geldi. Normalde 20 dakikalık yol, sanki saatler sürüyor gibiydi. Arabada sürekli camdan dışarı baktım. İçimden “belki de bu halimle son kez bakıyorum” gibi saçma sapan düşünceler geçti. Çünkü insan ameliyata girmeden önce her şeyin en kötüsünü düşünüyor. Halbuki Burun Estetiği ölümcül bir ameliyat değil ama işin ucunda genel anestezi olunca aklına her şey geliyor.
Hastaneye vardığımızda resepsiyona kaydımı yaptılar. Adımı soyadımı söylerken bile sesim titriyordu. Görevli kadın bana birkaç evrak imzalattı. “Ameliyat olmayı kabul ediyorum” yazan kâğıdı imzalarken elim titredi. O an iyice anladım ki geri dönüş yok. İmzayı attığım anda bütün korkularım, bütün cesaretim aynı anda zirve yaptı. Hem kaçmak istedim hem de “artık buraya kadar geldin, devam et” dedim kendime.
Beni odaya aldılar, hemşire geldi. Üzerime hastane kıyafeti giymemi söyledi. O beyaz kıyafetle aynaya bakarken içimden “işte şimdi başlıyor” dedim. Bir yandan gülünç geliyordu çünkü üstümde kocaman, bana büyük gelen bir giysi vardı, bir yandan da çok ciddi hissediyordum. Yatağa uzandım, serum için damar yolu açtılar. İğne yapılırken bile kalbim deli gibi atıyordu. Normalde iğneden çok korkmam ama o gün elim ayağım titriyordu.
Ameliyata girmeden önce anestezi doktoru geldi. Bana bazı sorular sordu: daha önce ameliyat oldun mu, ilaç alerjin var mı, düzenli kullandığın ilaç var mı… Hepsini cevapladım. Sonra bana “merak etme, uyandığında her şey bitmiş olacak” dedi. O cümle bana biraz güven verdi. Ama yine de içimde deli gibi bir heyecan vardı. Yatağımda beklerken gözlerimden yaş geldiğini hatırlıyorum. Sessizce ağlıyordum çünkü içimde hem korku hem umut vardı.
O sırada annem yanıma geldi, elimi tuttu. “Korkma kızım, Allah büyük, hayırlısıyla geçecek” dedi. Annemin o sözleri beni hem rahatlattı hem de daha da ağlatmıştı. Çünkü annelerin o bakışı var ya, insanın kalbine işliyor. Babam daha soğukkanlıydı, sadece başımı okşadı. Ama gözlerinden o da endişesini belli ediyordu. O an ailemin yanımda olması bana inanılmaz güç verdi. Yalnız gitseydim belki o yatağa yatamazdım.
Hemşire gelip “hazır mısınız?” dediğinde boğazım düğümlendi. Hazır değildim ama olmak zorundaydım. Yatağım tekerlekliydi, beni koridor boyunca ameliyathaneye doğru götürdüler. O koridorda tavana bakarken hayatım film şeridi gibi geçti. “Ya bir daha annemi göremezsem” diye düşündüm. Saçma ama işte, ameliyat öncesi herkes aynı şeyleri yaşıyor. İçimden sürekli dua ettim.
Ameliyathanenin kapısından girince serin bir hava çarptı yüzüme. Etraf bembeyaz, makineler, maskeler… Sanki bilim kurgu filmindeydim. O an gerçekten çok korktum. Anestezi uzmanı yanıma geldi, “birazdan sana maske takacağım, derin nefes al, uyuyacaksın” dedi. O anda kalbim küt küt atıyordu. Maskeyi yüzüme taktıklarında “Allah’ım bana güç ver” dedim. Sonrası karanlık. Gözlerimi kapattım ve hiçbir şey hatırlamıyorum.
Ameliyat günü sabahı benim için işte böyleydi. Hem korku, hem umut, hem heyecan iç içeydi. İnsan o sabahı yaşarken “keşke hiç bu noktaya gelmeseydim” diye düşünüyor ama aslında hayatında en büyük adımlardan birini attığını biliyor. Benim için o sabahı unutulmaz kılan şey, içimdeki çelişkilerdi. Kaçmak istedim ama aynı anda kalsam ömür boyu pişman olacağımı da biliyordum. Ve sonunda o ameliyat masasına yattım. İyi ki de yatmışım.
